Erdoğan’ın mazisini bile unutup yaşattığı dejavuları bir başka lider Kemal Kılıçdaroğlu, zamanlama hataları konusunda yaşatıyor. CHP, liderine, sıkça sorulur olmaya başlayan sorulardan biri neden şimdi? Mesela türban konusunda. Ya da tam da İmamoğlu’nun davası kapsamında! Berlin kaçıyor muydu?
Enflasyondan sorumlu tutulan marketler gece yarısı taşlanıyor, camlarına devlet baba yazılıyor. Üstelik bu sadece bir sorumluluk atma psikolojisi değil aynı zamanda bir çökme projesinin ilk işareti. İktidarın bu tip pratiklerine aşinayız. Şiddetten, gaspa, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten, milletin vekilinin canına kastetmeye… Hem AKP hem MHP doğru söylüyor, Türkiye’nin en büyük sıkıntısı içine düştüğü güvenlik problemi ve bu mesele, büyük suç ortaklığı gönderilmedikçe çözülmeyecek.
Türkiye’de bombalar patlıyor, yabancı kaynaklar terör olayları yaşanması muhtemel günlere dikkat çekiyorsa, bunun en büyük nedeni, sınır ötesinde değil tam sınırda sağlanamayan güvenliktir. Kaos yaşanan ülkelerin ortak özellikleri, denetlenmeyen sınırlardır. Yozlaşmanın artışı ve ekonomik krizlerdir. Ne zaman bir bölgede kara para ve uyuşturucu trafiği çığırından çıksa orada, toplum birbirini kırıp geçirir. 6’lı masa 5’li çete derken, ülkeye yazık oluyor!
AKP’NİN YARATTIĞI KORKU İKLİMİ TOPLUMU VE MUHALEFETİ ANLAŞILIR ÖLÇÜDE TEDİRGİN ETSE DE, GERÇEKLER YÜZEYE ÇOK YAKIN BİR NOTADA DURUYOR. HERKES ZARLARIN HİLELİ OLDUĞUNU, YURTTAŞA SADECE SEÇİM KAZANILACAK BİR META GÖZÜ İLE BAKILDIĞINI VE CANIN BİLE ZERRE DEĞERİ OLMADIĞINI BİLİYOR. GENEL OLARAK SALDIRILARIN ARAŞTIRILMASI, AKP VE MHP OYLARI İLE REDDEDİLİYOR. ÇOK BASİT CEVAPLAR VERİLMİYOR! MİSAL TÜRKİYE’YE SON OLARAK ANTEP’E DÜŞEN FÜZELER HANGİ ÜLKE MENŞEİDİR, MENZİLLİ NEDİR, NEDE ŞİMDİ DÜŞÜYOR? YA DA DAHA NE KADAR ÜLKEYİ KUTUPLAŞMA, ÇATIŞMA, SAVAŞ İKLİMİNDE YÖNETEBİLECEĞİNİZİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Ortada olan onca soruyu hiç gündeme getirmeyin. Getirmeyin ki; saray rejimi iktidarını sürdürebilsin: “hiç sesinizi çıkarmayın, biz hangi örgüt yaptı dersek, o yapmıştır. Kimi işaret edersek fail odur. Bu işin sonrasını dilediğimiz gibi dizayn eder, artık gitmeyen iktidarımıza motor olacak kutuplaşma, çatışma iklimini yaratır sandıkları patlatırız! Toplumu paralize edip istediğinizi alırız. Kurumlar, televizyonlar, gazeteler bizde, dilediğimizi yazar çizer, istediğimiz kadar manipüle edebiliriz, siz kimsiniz? Çıt çıkmasın!
Son yıllarda dünyadaki tüm büyük mafya klanlarının lider ve yöneticileri Türkiye’ye yerleşti. Bunun en büyük nedeni, rüşvet tarifesinin eskiden tercih edilen bu ülkelerden daha düşük ve devlet korumasının daha yüksek olması. Yani Türkiye evrensel bir mafya cenneti artık.
Erk Acarer: Belgeler, fotoğraflar, raporlar, olaylar, mekanlar ortada! Kılıçdaroğlu ayıp etmiş, çünkü eksik söylemiş. Türkiye suç örgütleri ile ilişkili değil, maalesef suçun tam merkezidir.
Gazeteci yazar Erk Acarer, #İnadına programında gündemdeki konuları değerlendiriyor. Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı ile başkayanve yeni anayasa tartışmasına evrilen süreci ele alıyor.
Gazeteci yazar Erk Acarer, #İnadına programında Mersin'de polisevine yönelik saldırının arkasında yatanları, önümüzdeki günlerde Türkiye’yi nelerin beklendiğini değerlendiriyor.
Gazeteci yazar Erk Acarer, Cevheri Güven'in evine dair yazılan haberleri ve Emre Olur'un ifadesinde olduğu belirtilen gazetecileri, önünüzdeki günlerde yaşanacakları değerlendirdi.
Bu hikâyenin nasıl biteceğini hiçbirimiz bilmiyoruz. Bu bir, geliyoruz mesajı ya da gözdağı olabilir. Bu iş Peker’de tutmaz! Onu, tahrik etmek ve hataya zorlamak için bir oyun kuruluyor da olabilir. Bu noktada artık Sedat Peker başta olmak üzere bazı kişilerin öldürülme ihtimalleri de sonunda yurttaş tarafından ölümsüz sayılmaları da mümkün. Gerçek bir hikâye, senaryoya dayanmıyor. John Wick gibi değil. Bu nedenle sonunu kestiremiyoruz!
Gazeteci yazar Erk Acarer, Sedat Peker'i açıklamaları sonrası Erdoğan’ın köşeye sıkıştığına dikkat çekerek, Erdoğan’ın 'kelle almak' zorunda kalacağını söyledi. Erk Acarer ile #İnadına şimdi yayında!
Hem iktidar hem de muhalefet, sığınmacılar üzerinden iç savaş endişesi üzerinde duruyor. Toplumsal ve siyasal muhalefet “sığınmacıları kullanarak iç savaş çıkaracaklar” diyor.
İktidar baskı altında. AKP’li Cmhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti iyi geçmedi. İstanbul’un ortasında, Suudi Arabistan konsolosluğunda parçalara ayrılan Cemal Kaşıkçı’nın dosya ve davasını Suudlara yollayan saray rejimi umduğunu bulamadı. Erdoğan 3 şey istedi, ama biri bile gerçekleşmedi. Bu istekler neydi? -Kan parası, -Sedat Peker konusunda Birleşik Arap Emirlikleri’ne baskı, -Ümmet liderliği görüntüsü…
Bu, gözü dönmüş bir iktidar ile atıllıktan kurtulamayan bir muhalefet arasına sıkışıp kalmış Türkiye manzarası. Bu pres, kamuoyunu yine derin umutsuzluğa sürükledi. Her seferinde, bu kadar da olmaz denilen iyi niyet, çok daha fazlasının görüldüğü bir şok dalgasına dönüşüyor.
İktidar, bekası için ne Ensar’ı, ne mazlumu önemserler. Yıllardır Avrupa’ya karşı rant kapısı ve pazarlık aracı olarak görülen Suriyeliler bu kez de bir yandan oy deposu diğer yandan kutuplaşma aracı olarak mı değerlendirilecekler? Her ikisi de olası bir kaos ve karmaşanın fitilini ateşler.
Türkiye, vücuduna kene gibi yapışmış, akıl, ruh ve beden sağlığı bitik iki kişiden kurtulmaya çalışıyor. Silkelesen düşecekler. Keşke muhalefet boş tartışmalar ile vakit kaybetmek yerine, özgüvenle bunu görebilse... Bu bakış açısı çürük iktidarın çürük operasyonlarını da toz zerresi gibi dağıtacak.
Macaristan seçimlerinin hemen ardından, en çok yapılan analiz, Türkiye’deki muhalefetin ders alması gerektiği yönünde oldu. Bu adeta bir klişeye döndü. Ancak kimse, nasıl bir ders alınmalı konusunu somutlaştıramadı. Erdoğan Macaristan kapısındaki fırsatı gördü. Fakat bu onun için de aldatıcı olacaktır. Çünkü sayesinde Türkiye artık bebek mamasına ve ayçiçek yağına alarm takılan bir ülke haline geldi. Macaristan ile 6 benzerlikten, açlığı çıkarınca değişen büyük denge görülüyor. İşte Türkiye muhalefetinin fırsatı tam da burada. Sağ popülizm karşısındaki en büyük bariyer Süleyman Demirel’in meşhur kaynamayan tenceresi.
Cumhur İttifakı bileşenleri AKP ve MHP, uzun pazarlıklardan sonra seçim değişikliğinde mutabık olmuştu. Kanun değişikliği belli oldu. Kısaca Erdoğan ve Bahçeli sandık hileleri ile bekalarını sağlamayı, iktidarlarını sürdürmeyi düşünüyorlar. Saray rejimi, başka oyunlar da kuruyor. Bunları ince ince işliyor.
Memleketin iki yanı var. Açlık bir yanda duruyor… Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, ışık saçmaya devam ediyor: “Türkiye ekonomik modeli dünyaya örnek olacak” diyor. Yağ kuyruklarını provokasyona bağlıyor. Ondan önceki bakan damat Berat Albayrak şimdi tüy dikiyor. Burası Çok Önemli isimli kitabı bu hafta raflarda.
Çatışmalı bölgelerden, Türkiye’ye gelecek mülteciler konusunda sıkı pazarlıklar yapan, kapıları onlara kapatmak için Erdoğan’a’ taviz üstüne taviz veren Avrupa, Ukrayna’daki sığınmacılara koşulsuz kucak açıyor. Almanya’dan Yunanistan’a her ülke sırada. Yunan sınırları Suriyeli, Afgan sığınmacılar için bir dehşet kapısına dönüşmemiş miydi? Hatta Erdoğan rejiminden kaçan Türkiyeliler nedeni ile Meriç, bir sualtı mezarlığına dönmedi mi?
Bahçeli 6’dan 9 yaptı. Kamuoyunda ve sosyal medyada epey gürültü yarattı, çeşit çeşit esprilere yol açtı. Siyasette de bir dönüm noktası, şapkadan tavşan çıkarma devri, rakamdan tavşan yaratmaya eviriliyor. Komik ya da eğlenceli mi? Bilakis çok acı! Türkiye’yi her yönden dibe sürüklediler, şimdi ucuzdan da ucuz talksowlarla eşitlemeye çalışıyorlar. Bu kadarını ne memleketin ne yurttaşın kaldıramayacağını görecekler. Çünkü Türkiye 2 demanstan büyüktür.
Türkiye uluslararası bir kıskaçta. Kirli ilişkiler, suçlu pozisyona düşürdü. Rezza Zarrap ve Sezgin Baran Korkmaz davaları bir yandan, Kıbrıs’taki kara para trafiği bir yandan. Saray rejimi, MHP ortaklığı ile birlikte ülkenin başına büyük dertler açtı. Bu dertlere Birleşik Arap Emirliklerinde, sevgililer gününe özel, beraber yürüdük biz bu yollarda şarkısını söylemekle sünger çekilemez. Öte yandan AKP ve MHP ortaklığı içeride de çok sorunlu bir Türkiye yarattı. Ekonomiden talana, adaletsizlikten, eşitsiz koşullara toplumun büyük çoğunluğunun canı burnunda… Yani hem içeride hem de dışarıda, ömrünü tamamlamış, bitkisel hayatta bir rejim var. Ampul çoktan patladı.
Bu sıradan faşizmin ötesinde... Bir tiranlık ve diktatörlük haleti ruhiyesi. Daha ileri gidelim: Kendisi ölümü hatırlatabilir, ama ona bunu hatırlatana fena bozuluyor. Kendini ilah sanıyor. Açılan binlerce dava… Ama madalyonun öbür yüzü de var: Bunca baskı ve korku iklimine rağmen, toplumun büyük bölümü ona olan öfkesini saklamıyor.
Hem saray rejimi hem de Soylu gibi her role uygun figüranlar, en olmayacak yöntemlerle ayakta durmaya çalışıyor. Dil koparmadan, savaş çığırtkanlığına ve çocuk istismarına kadar karşılığı kendileri gibi toplum için de ağır olacak seçenekleri kullanıma sokuyorlar.
Afganistan’da, bir sanatçı, müzik aleti Taliban tarafından yakılınca gözyaşı döktü. Yürek parçaladı. 21. Yüzyılda, özene özene Taliban’ın Afganistan’ına özendiler. Bekaları sürsün diye geride parça parça bir ülke bırakmaya razılar.
Düzenleri sürsün diye koca bir ülkeyi toprağın altına sokmak istiyorlar. Bir ülke… Salasını okudular, tabutları hazırladılar. Ama tıpkı yaptıkları cezaevleri gibi, bunlara da onlar sığacaklar!
Ülkü Ocakları’nda fotoğrafı çıkan Sütçü’nün ardından şimdi sıra, İzmir HDP il binasında Deniz Poyraz’ı öldürüp, işkence yapan ve gözaltında fotoğrafını paylaşan Onur Gencer de.. AKP-MHP koalisyonu bize bir şey söylemek istiyor. Bir katliam projesine girişen Sütçü’nün serbest bırakılması olsa olsa ‘yola devam edin, biz arkanızdayız’ demek. Türkiye faili meçhul cinayetlerden faili meşhur katliamlara doğru sürükleniyor.